“25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” programı çerçevesinde Bilecik Belediyesi öncülüğünde siyasi parti ve STK’ların katılımı ile basın açıklaması gerçekleştirildi.

Belediye binası bahçesinde yapılan basın açıklamasında; Belediye Başkanı Semih Şahin’in eşi Serpil Şahin ile CHP Kadın Kolları Başkanı Nurten Bilecikliğil, günün anlam ve önemine ilişkin basın açıklaması yaptılar.

“Şiddetin hiçbir türü normalleştirilemez”

Belediye Başkanı Semih Şahin’in eşi Serpil Şahin, “Tek bir kadının özgürlüğünün kısıtlanmadığı, şiddete uğramadığı, yaşama haklarının elinden alınmadığı günler gelene kadar mücadelemize devam edeceğiz.” Vurgusunu yaptığı açıklamasında, “Biz Özgecan Aslan, biz Şule Çet, biz Emine Bulut, biz Ceren Damar Şenel, biz Gülada Cankel, biz daha niceleri…

Bizler yaşama hakları ellerinden canice alınan nice kadınların çığlıklarıyız.

Ve bugün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Günü;

Kadına yönelik şiddet; cinsiyete dayanan, kadını inciten, ona zarar veren fiziksel, cinsel, ruhsal hasarlarla sonuçlanma olasılığı bulunan, toplum içerisinde ya da özel yaşamında ona baskı uygulaması ve özgürlüklerinin keyfi olarak kısıtlanmasına neden olan her türlü davranıştır. Şiddetin hiçbir türü normalleştirilemez. Basite indirgenemez.

Türkiye; Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi, hepimizin İstanbul Sözleşmesi olarak bildiği sözleşmenin ilk imzacısıdır. Ancak bugüne dek İstanbul Sözleşmesi kapsamında kadına yönelik şiddetle mücadeleye ilişkin Acil Eylem Planları uygulanmamıştır. Aksine söylemlerle, hafifletilmiş cezalarla kadına yönelik şiddetin önü açılmıştır. Sözleşmelere ve yasaya rağmen, Türkiye’de hala her gün kadınlar öldürülmekte, kadına yönelik şiddet artarak devam etmektedir.

2017 yılında 348 kadınımız katledilmişken, 2018 yılında bu sayı 399, içerisinde bulunduğumuz yıl içerisinde bu sayı 377’dir. Ülkemizde her 3 kadından biri fiziksel, psikolojik şiddete maruz kalmaktadır. Buda göstermektedir ki; sadece sözleşmenin imzacısı olmakla yetinilmiş ve sözleşmedeki standartların yasaya ve uygulamaya yansıma açısından yeterli özen gösterilmemiştir.

Bizler Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde birçok ülkeden önce, bundan tam 93 yıl önce 17 Şubat 1926’da kabul edilen Türk Medeni Kanunu ile eşitlik haklarımıza kavuştuk. Fakat günümüzde hala kadının eşitliğinin anlaşılamaması çok üzücüdür.

Fakat bizler mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz. Her kadının özgürce, istediği gibi yaşaması için her an mücadelemize devam edeceğiz.

“Ben zaten kadın erkek eşitliğine inanmıyorum. Kadına şiddet abartılıyor.”

“Kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek.”

“Tecavüzcü, kürtaj yaptıran kadından daha masumdur.”

“Kızlar okuyunca erkekler evlenecek kız bulamıyor.”

Gibi çirkin söylemlerle kadını toplumdan silmeye çalışan bu zihniyetle her zaman savaşacağız. Ülkenin önde gelenlerinin bu söylemlerini bir kenara bırakıp, kadınların hakları için savaşmaya, İstanbul Sözleşmesinin gereklerini yapmaya davet ediyoruz.

Biz canice katledilen kadınlarımızın, her gün şiddete maruz kalan kadınlarımızın çığlıklarıyız. Bizler susmayacağız. Kahkahalarımızla, başarılarımızla, üretimlerimizle hayatın tam merkezinde olacağız. Tek bir kadının özgürlüğünün kısıtlanmadığı, şiddete uğramadığı, yaşama haklarının elinden alınmadığı günler gelene kadar mücadelemize devam edeceğiz.” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi Belediye Meclis Üyesi ve aynı zamanda CHP Kadın Kolları Başkanı Nurten Bilecikliğil ise yaptığı açıklamada, İstanbul Sözleşmesi’ne vurgu yaparak kadına yönelik şiddete karşı mücadelelerini sürdüreceklerini belirtti.

Bilecikliğil konuşmasında, “Bundan tam 59 yıl önce Dominik Cumhuriyetinde diktatörlüğe karşı özgürlük ve hak mücadelesi veren Mirabel kız kardeşler, yönetimin askerleri tarafından tecavüz edildikten sonra katledildiler.
1981 yılında Dominik’te toplanan Latin Amerika Kadın kurultayında 25 Kasım; “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü” olarak kabul edildi.
Geçen 25 Kasım’dan bu yana, bu topraklarda kadına yönelik şiddet yine artarak devam etti.
Kadınlar, her gün şiddete, tacize ya da tecavüze uğradı.
2019’un ilk on ayında 383 kadın öldürdü.
Bunlar sadece medyaya yansıyanlar…
Cinayetler kadınların en yakınları tarafından işlendi.
Bazıları uzaklaştırma kararlarına rağmen öldürdü.
Yani Devlet kadını korumadı.
İşte bu yüzden kadın cinayetleri politiktir.
biliyoruz ki;
Onlar “Eşit değilsiniz” dedikçe kız kardeşlerimiz öldürülüyor.
Onlar “Eşit değilsiniz” dedikçe kazanımlarımız elimizden alınmaya çalışılıyor.
Onlar “Eşit değilsiniz” dedikçe emeğimiz yağmalanıyor.
Bunlar yetmezmiş gibi, önümüzdeki günlerde yasalaşması konuşulan yargı paketine göre, “nafaka hakkımız” kısıtlanmak isteniyor.
Amaç; kadının erkeğe bağımlı yaşaması, şiddetin her türlüsüne ses çıkaramaz hale gelmesi.
“biz eşitiz, varız!
Uğradığımız şiddete karşı susmayacağız!
Bir kişi daha eksilmemek için mücadele edeceğiz
ve kazanımlarımızdan asla vazgeçmeyeceğiz!”
Geleceğimize ve hayatımıza sahip çıkmak için bir araya geldiğimiz ve şiddetsiz bir memleket hayal ettiğimiz bu günde biz daha çok bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız!


Mirabel kardeşlerden günümüze şiddete, tacize ve tecavüze uğrayan, kahkahası yasaklanan, emeği değersizleştirilen kısacası şiddetin her türlüsüne maruz kalan kadınlar için mücadele ediyoruz ve edeceğiz…
Kadına yönelik şiddetin son bulması için
6284 sayılı koruma kanunu ve İstanbul Sözleşmesi’nin tam olarak uygulanmasını,İyi hal indirimlerine son verilmesini,Sığınma evlerinin sayısının artırılmasını,,Ücretsiz danışmanlık, psikolojik ve tıbbi destek ile yasal yardımın yapılmasını,,Kadın istihdamını artırmak için güvenceli istihdam olanakları yaratılmasını,,Kadınların işe alım ve yükselmelerinde cinsiyetçi politikalardan vazgeçilmesini,,Kadın – erkek arasında yaşanan ücret eşitsizliğinin giderilmesini,Medyanın, kadın ve çocuklara yönelik şiddeti bir malzeme olarak kullanmaktan vazgeçilmesini talep ediyoruz.
Kısacası biz yaşamak istiyoruz!Evde, sokakta, toplumsal yaşamda bizleri yok saymak için her gün yeni bir saldırı ile karşımıza çıkanlar umutlanmasın.
Kadınlar dün haklarını almak için nasıl meydanları boş bırakmadılarsa bugün de meydanlarda olacak.
Biz,Eşitsizliğin fıtratından diyenlere,
Sokaklarda yürümemizi ve kahkaha atmamızı iffetsizlik sayanlara,
Uğradığımız taciz ve tecavüzü etek boyumuzla ölçmek isteyenlere,
Cinsel yönelimlerimize ve kimliğimize göre ölümü reva görenlere,
Tecavüzde rıza arayanlara karşı mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz!
Kadınlar için yaşamsal olan 6284 sayılı yasa ve İstanbul Sözleşmesi’ni uygulamamak için her yolu deneyenler karşılarında dayanışmamızın gücünü bulacak!
Biliyoruz yolumuz uzun. Ama inanıyoruz ki mücadeleyi büyüttükçe yarınlarımız daha özgür olacak.
Ve bugün 2019’un Türkiye’sinde bütün değerleri ile yağmalanmış bu memlekette, intihar haberlerinin, krizin, savaşın, hayatlarımızı ve haklarımızı hedef alan yasa tasarılarının ve artarak devam eden kadın ölümlerinin ortasında, 25 Kasım’ı Emine Bulut’un son sözleriyle anıyoruz. “ ölmek istemiyorum”
Gücümüzü Bolivya’dan, Şili’den, Beyrut’tan ve Türkiye’nin 81 ilinden alarak haykırıyoruz:
Biz kadınlar, içine tıkmaya çalıştığınız kalıplara sığmayacağız.
Yaşamımıza ve haklarımıza sahip çıkacağız.
Bize biçtiğiniz roller için değil, hak ettiğimiz yaşam için var olmaya devam edeceğiz.
Şiddete karşı kararlı duruşumuz, yetecek bu şiddet kültürünü değiştirmeye, yok etmeye.”ifadelerine yer verdi.

Diğer yandan Bilecikliğil’in konuşması sonrası basın açıklamasına katılan kadınlar bir dakika boyunca el şiddeti kınamak amacıyla el çırptılar.

Basın açıklamasına;CHP Kadın Kolları, İYİ Parti Kadın Kolları, Türk Kadınlar Birliği, Atatürkçü Düşünce Derneği, Bilecik Engelsiz Yarınlar Derneği, Bilecik Barosu, Rumeli Türkleri Derneği, Bilecik Hayvanları Koruma Derneği, Bilecikspor Yıldız Kız Futbol Takımı ve Baş Tacı Kadınlar Derneği katılım sağladı.

Editör: TE Bilişim