Bilecik’te  Mısır'ın devrik Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi için  gıyabi cenaze namazı kılındı.


 

Mahkeme salonunda geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybeden Mısır'ın eski Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi  için Bilecik Kayıboyu Camii’nde gıyabi cenaze namazı kılındı. Cenaze namazının ardından bir araya gelen  AK Parti Milletvekili Selim Yağcı, AK Parti Merkez İlçe Başkanı Nail Öztürk ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri, ortak bir basın açıklaması yaparak Mısır yönetimini suçladı.

Sivil toplum kuruluşları adına basın açıklamasını okuyan İHH İnsani Yardım Vakfı Yöneticisi Şemsettin Yıldırım, Mursi’nin katilinin Sisi cuntası olduğunu belirterek, “Bir cumhurbaşkanını hayatta iken koruyamayan dünya kamuoyu, en azından ölümü ardından adaleti sağlamaya çalışmalı. “dedi.

Yıldırım açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

“Mısır’ın ilk ve tek meşru Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, kendisine yapılan sistematik işkence ve ihmaller ardından dün şehit olmuştur.

Mursi’nin şehadet haberini dünyaya büyük bir neşeyle bildiren Mısır Cuntası’nındikkatlerdenkaçırmaya çalıştığı gerçekler, cinayet ardından daha net ortaya çıkmıştır. Şehit Mursi, yıllardır böbrek, karaciğer ve şeker hastalıklarından muzdarip olduğu halde, tedavileri keyfi biçimde engellenmiş, olumsuz hapishane koşullarında durumunun kötüleşmesi beklenmiştir. Günün 23 saatini tek başına hücre hapsinde geçiren Mursi, hayatının ciddi tehdit altında olduğunu daha bir kaç ay önce bizzat kendisi mahkemede açıklamıştı. Şehit Mursi’yi idam cezasıyla yargılayan Mısır cuntası, karar çıksa bile bir cumhurbaşkanını idam etmenin siyasi sonuçlarına katlanamayacağını bildiği için onu yavaş bir süreçte öldürmeyi tercih etmiştir.


6 yıldır hapiste bulunan şehit Mursi, bu süre zarfında sadece 3 defa ailesi ile görüştürülmüştür. Avukatlarıyla görüşmesi dahi çoğu kez engellenmiştir. Az sayıda yaptığı görüşmelerde de özgürlüğü kameralar önünde ve kişi mahremiyetine saygısız bir biçimde kısıtlanmıştır.

Mursi’nin şehadeti sadece ailesini ve dava arkadaşlarını değil, tüm İslam dünyasını yasa boğmuş, Mısır’da unutulmaya yüz tutmuş zulmü bir kez daha gündeme getirmiştir.Mursi’nin 6 yıllık tavizsiz mücadelesi ve şehadeti bir kez daha göstermiştir ki, Mısır’da direniş ve mücadele devam etmektedir. Son bir asırdır zalimlere ve emperyalistlere karşı savaşan Mısır halkı, tüm sindirilmiş görüntüsüne rağmen şehitler vermeye ve hala ayakta olduğunu haykırmaya devam etmektedir. Mursi, Mısır’da Hasan el-Benna’dan itibaren devam eden lider kadrolarının hayatını ve mücadelesini şehadetle taçlandırma geleneğinin son halkası olmuştur. Öyle görünüyor ki kıyamate kadar Firavunun davasını takip edenlerle Hz. Musa’as’ın, Hz. Muhammed’in as’ın davasını takip edenlerin savaşı hiç bitmeyecektir.

Mursi şehadete adım adım giderken sessiz sessiz de olsa dünyaya şöyle haykırıyordu:

Düşmanlarım bana ne yapabilir ki?

Ben cennetimi yüreğimde taşıyorum, nereye gitsem o benimle gelir.

Hapsedilmem halvet, sürgün edilmem hicret, öldürülmem şehadettir.

Değil mi ki göğsümde Allah'ın Kitabı ve Rasulü'nün sünneti vardır.

Cunta yönetimi, olayın ilk anlarından itibaren Mursi’nin naaşını gizli bir yerde tutup, üzerinde kendilerine karşı suç delili olabilecek fiziki delilleri yok etmiştir. Katillerin en hünerli işleri cinayetlerinin üzerine ustaca örtmeleridir. Gazetecileri asit çukurlarına atanlarla; liderleri sinsice şehit edenlerin, cinayet emrini aldıkları yer her zaman aynıdır.Mursi’nin sistematik olarak ölümünü seyreden Birleşmiş Milletler’inen azından uluslararası bir soruşturma için harekete geçmesi için buradan tekraren sesleniyoruz.

Kısa süren iktidarı boyunca, sadece Mısır içindeki derin devlet ve hainlerle mücadele değil, uluslararası Siyonist entrikalarla da mücadele etmek zorunda kalan Mursi, iş yapmasına izin verilmeden, bir yıl içinde önce sokak gösterileri ile yıpratılmış; ardından askeri cuntanın ellerine teslim edilmişti. 3 Temmuz 2013 tarihinde, Sisi askeri darbeyle iktidara el koyduğunda, İsrail ve ABD desteğiyle, ilk günlerden itibaren kanlı bir baskı siyaseti uygulamış, her türlü yasa dışılık görmezden gelinmiştir. Rabia ve Nahda meydanlarında 2 bini aşkın insan katledildiği gibi,  alınan kararla, sivilleri katleden kişilerin ve bu ölümlerin soruşturulmasının önü tamamen kapatılmıştır.

Binlerce insan gözaltına alınırken, bunların tamamı sistematik işkenceye uğramış ve yüzlercesi hapiste şehit olmuştur. Hali hazırda Mısır cuntasının hapishanelerinde 60 binden fazla mazlum insan daha bulunmaktadır. Batılıların desteğindeki cunta idaresinden son 6 yılda 2 bin 500’den fazla idam kararı çıkmış, bunlardan 165 tanesi infaz edilmiştir. Bunların tümü sessiz sedasız bir şekilde yürütülürken, geçtiğimiz Şubat ayında 9 gencin idamı gizlenememişti. Hali hazırda 10 binden fazla muhaliften haber alınamamakta ve büyük ihtimalle yasa dışı infaza kurban gittikleri düşünülmektedir.

Siyonizmin bekçiliğini yapan Mısır cuntası, Batıdan ve özellikle Trump yönetiminden aldığı destekle ülke içinde her türlü hukuksuzluğu ve cinayeti işlerken,Mursi’nin şehadeti bu hukuksuz rejimin ve dış destekçilerinin bölgesel projelerinde yeni bir aşamaya geçtiklerinin işaretidir. Hapiste bile olsa meşru bir liderin varlığı, dengelerin her an değişebileceği Ortadoğu’da emperyalistlerin planlarını bozabilecek bir riski barındırmaktaydı. Yaşananlar göstermiştir ki, içeriden çıkma konusunda küçük bir ihtimal olsa bile, cunta ve onun destekçileri Mursi’nin ve onun liderlik ettiği Müslüman kadroların potansiyeli ile yüzleşmekten hala korkmaktadır. Mısır’dan gelen ekonomik ve siyasi göstergeler bu yozlaşmış rejimin ömrünün fazla uzun sürmeyeceğini göstermektedir. Sisi cuntasının ortadan kalkması halinde Mısır’da hapiste bile olsa Batı ve Siyonizm karşıtı bir alternatifin bulunması emperyalistleri huzursuz etmiştir.

Darbecilerin dışarıda en büyük destekçileri ABD ve Avrupa Birliği olsa da, bölgedeki en önemli finansörleri Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri mevcut hükümdarlarıdır. Şu ana kadar Batılı ülkeler Mısır’a 30 milyar dolarlık silah ve teçhizat vermişler, Suud ve Emirlik yönetimleri de 14 milyar dolarlık yardım yapmışlardır.

Mısır cuntasını bu kadar değerli kılan ise Siyonist rejimin korunmasında oynadığı roldür. Tüm dünyada ve özellikle Ortadoğuda sürekli olarak, Siyonist İsrail’in çıkarlarını korumak ve geliştirmek istenilmektedir. Risk altında olmayan tek bir Müslüman ülke veya Müslüman halk yoktur. Bu yüzden bilinmelidir kiMursi, Siyonistlerce şehit edilmiş onlarca mücahitten birisidir.Mursi’nin bu şehadeti Siyonistlerin Filistin ve bölge planlarından bağımsız değildir. Eş zamanlı olarak bir yanda Kudüs ve Filistin’de saldırganlık artarken, aynı anda Mısır’da operasyonlara hız verilmesi, ABD’nin yeni Ortadoğu planıyla ilgili görünmektedir.

Şu an Mısır cuntasının zindanlarındaki onbinlerce mazlum için durum daha da kritik bir hal almıştır. İşkence, taciz, öldürme ve daha onlarca hukuksuzluğun engellenmesi için dünyanın sağduyulu kamuoyu harekete geçmelidir.

Mısır’daki siyasi tutuklular derhal serbest bırakılmalıdır.

Sisi cuntasının uluslar arası mahkemelerde yargılanması için çalışma başlatılmalıdır.

Mursi’nin şehadeti, uluslararası bir heyet tarafından incelenmeli ve tüm sorumlular yargı önüne çıkarılmalıdır.

Bir cumhurbaşkanını hayatta iken koruyamayan dünya kamuoyu, en azından ölümü ardından adaleti sağlamaya çalışmalı. 

Yaşasın Mısır direnişi! Kahrolsun Siyonizm!ve Kahrolsun Fıravunizm!”

ÖZTÜRK, “İNSANLIK, ZULME DİRENENLERİ VE ZULMEDEN ZALİMLERİ UNUTMAYACAKTIR”

Yıldırım’ın ardından açıklama yapan AK Parti Merkez İlçe Başkanı Nail Öztürk ise, “Mısır’ın siyasi tarihinde ilk kez demokratik seçimlerle Cumhurbaşkanı seçilen Muhammed Mürsî, özgürlük ve adalet hasretiyle Hakk’a yürümüştür.

İnandığı dava uğruna ömrünü adayan Mürsî, Mısır halkı için verdiği insanlık mücadelesinde zalim bir cunta zihniyetiyle devrilmiştir. 2013 Temmuz’unda kanlı bir darbe ile iktidarı ele alan Abdülfettah es-Sisi, kan ve gözyaşı üzerine kurduğu iktidarını yine kanla beslemiştir. Uluslararası hukuku ve insan haklarını yok sayarak Mısır halkını baskı altına alan zalim Sisi, masum insanları acımasızca katletmiştir. 21. yüzyılın Firavunu Sisi, darbeyle elde ettiği iktidarı süresince yüzlerce kişiyi idam etmiştir. Başta Amerika olmak üzere bazı Batı ülkeleri, maddi ve ideolojik çıkarları uğruna Mısır’da, darbe rejiminin insanlık dışı uygulamalarına karşı sessiz kalarak; işkenceleri, haksız yargılamaları ve vahşi idamları görmezden gelmiştir.

2357 gündür Mısır zindanlarındaki direniş destanını sürdüren Muhammed Mürsî, zalimlerin mahkemesinde şehadete yürümüştür. “Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma!” (İbrahim, 42) diye buyuran bir dinin mensupları olarak bu süreçte bizleri en derinden yaralayan İslam dünyasının suskunluğu olmuştur. Barbar Sisi’ye karşı dur diyen tek dünya lideri Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır. İnancımızın gereği ve liderimizin dik duruşuyla Mısır’da insan haklarının hiçlenmesini kabul etmedik, etmeyeceğiz.

Biz, Mürsî’ninverdiği onurlu mücadelesinin ve şehadetinin şahidiyiz. İnsanlık, zulme direnenleri ve zulmeden zalimleri unutmayacaktır.” Dedi.

Editör: TE Bilişim