Bilecik’in en köklü lokantası olan Akkoç Lokantası’na adım attığımda gerçekten sıcak bir ortamla karşılaştım. Gerek ustalarıyla, gerekse işletme sahibiyle çok samimi bir şekilde sohbetimizi yaptık. Akkoç Lokantası sade dekorasyonu ve kaliteli malzemeden üretilen yemekleri ile sizi keyifli bir lezzet yolculuğuna çıkmaya davet ediyor.

“Dededen toruna”

Lokanta İşletmecisi Kerem Akkoç ile yaptığımız söyleşide, lokantanın tarihine değinen ve Bilecik’e uzun yıllar hizmet verebilmenin sırrının kaliteli hizmet ve iyi yemek olduğunu aktaran Akkoç şöyle konuştu;

“Akkoç lokantası 1935 yılında kurucumuz ve dedemiz Ferit Akkoç tarafından İstasyon Mahallesi’nde kurulmuştur. İleriki yıllarda amcamız Orhan Akkoç, Turan Akkoç ve babamız Ercan Akkoç müessesemizi 55 yıl boyunca İstasyon Mahallesi’nde halkımıza uygun bir şekilde hizmet vermişlerdir. 2009 yılından beri ben Kerem Akkoç ve Cem Akkoç, Ertuğrul Gazi Mahallesi Yediler Camii karşısında tüm hemşerilerimize kaliteli hizmet vermeye devam etmekteyiz.

Biz Yugoslavya göçmeniyiz. Bizim mesleğimiz bu, dede mesleğimiz. 2009 yılına kadar istasyonda devam ettik. 2009 yılında istasyonda yol problemi olmasından dolayı Bilecik’teki dükkanımıza geldik. 4 yıldır da burada devam ediyoruz. Müşterilerimiz bizi biliyor. Müşteri portföyümüzde her kesimden insan var ama dükkanımız biraz şehrin dışında kaldığı için arabalı müşterimiz daha çok oluyor. Sabah saat altıda çorbalarımız çıkıyor. Öğlen servislerimiz çok kalabalık oluyor. Saat dört gibi yemeklerimiz bitiyor. Sadece çorba ve ızgaramız kalıyor o saatten sonra. Biz müşterimizden gayet memnunuz, müşterimiz de bizden memnun sanırım. Herhangi bir sıkıntı yok, şu anda şikayet olmuyor. Yemekleri kendimiz yapıyoruz. Bir aşçımız var. Bir kişiyle olmuyor, ekip işi bu. 98’den beri aynı ekiple çalışıyoruz. Müşterimiz de ekibi bildiği için içleri rahat. Biz burada bir aile gibiyiz. Gerek elemanlarımızla gerekse müşterilerimizde aile gibiyiz. Tam bir esnaf lokantası bizim lokantamız.”

“Bize gelen müşteri yemek yemeye geliyor, karın doyurmaya değil”

Bize gelen müşteri yemek yemeye geliyor diyen Akkoç, “Bize gelen müşteri karın doyurmak için gelmiyor. Yemek yemeye geliyor. Bizde yaklaşık 20 seneden beri kaidesiz her Cuma fırın kebap çıkar. Diğer yemek çeşitlerimiz, güveçte kuru fasulyemiz, işkembe, paça, mercimek çorbamız, sebze yemeklerimiz, zeytinyağlı yemeklerimiz, tavuk çeşitlerimiz, köfte çeşitlerimiz, terbiyeli köfte, İzmir köfte, sebzeli köfte, fırın köfte, islim köfte var. Yani müşterimiz bize yemek yemeye geliyor. Diğer lokantaları da hiçbir zaman kötülemek değil niyetim ama bizim müşteri portföyümüz bu. Müşteriden yana bir sıkıntımız yok.”

İstasyon’dayken müşteriniz nasıldı diye sorduğumuz Akkoç; “Orada daha farklıydı. Orada yol kenarı olduğu için 24 saat açıktık. Orada normal müşterilerimizin haricinde kamyoncu ve yolcu müşterimiz de vardı. Orada da çok güzel günlerimiz geçti ama Bilecik her zaman hedefimizdeydi. Zaten bu yönde de bir talep vardı. Bilecikli müşterilerimiz Bilecik’e neden açmıyorsunuz diyordu. Ama bu işler zor. Her zaman söylüyorum Bilecik’te kalifiye eleman sıkıntısı var. Aşçı ve garson sıkıntısı var ve bunlar problem. O yüzden sıkıntı olur diye düşünüp gelmedik. Ama daha sonra yol olayı kalkınca Bilecik’e geldik. Burası kendi yerimiz, kira olayı söz konusu değil, park sorunumuz da yok. Gelen müşterimizin yüzde doksanı arabalı müşteri olduğu için şu anda gayet güzel gidiyor, memnunuz.

Bilecik’e özel olarak mantımız var, her Cuma mantı çıkıyor. Cuma günleri mantıya rağbet çok oluyor. Hiçbir zaman mantı kalmıyor, bitiyor. Özel olarak müşterilerimiz mantı yemeye geliyorlar.

Bizim müşterimiz hangi gün ne yemek çıkacağını bildiği için o anda gelemeyecek olanlar bile telefon ederek ayırmamızı istiyor. Çünkü belli bir saat sonra bitiyor yemekler. Mantı da bu şekilde, her gün çıkarmıyoruz biz mantıyı. İnsanları bıktırmamak için. Ama bir yemeği haftada bir gün çıkarttığınızda o zaman müşteri biliyor, o gün geliyor. Mesela fırın kebabı, mantı, kadınbudu Cuma günleri, Arnavut ciğeri pazartesi günleri. Biz bütün et ürünlerimizi Erşan’dan alıyoruz. Orda yine her şey hijyenik bundan dolayı bir sıkıntımız olmuyor. Onların kesim günlerinde aldığımız için hemen ertesi gün taze taze oluyor. Müşterilerimiz de bundan çok memnun hiçbir sıkıntımız yok bu yönden de.

Bilecik’te çarşıya çok yakın değiliz, ama müşteri portföyümüz geniş. Evimizde ne kullanıyorsak aynı malzemeyi kullanmak zorundayız. Müşterinin özellikle çarşıdan gelen müşterilerin bizi seçebilmesi için, burada bizim çok iyi bir şey ortaya çıkarmamız gerekiyor ki çarşıdaki yaklaşık 50 lokantayı değil bizi seçsin. Yani burada yediği yemekten sonra midesinin yanmaması lazım. Rahatsız olmaması lazım. Bunun için de önemli olan malzemedir. En iyi malzemeyi kullanmak zorundayız. Bu yıllara gelebilmek için bize dedemizden kalan tek miras budur. Malzemenin iyisini kullanmak. Sonuçta bizim bir lokantamız varsa müşterinin elli tane lokantası var.

İyi yemek arayanların tercih ettiği Akkoç Lokantası’nda her yemek için maksimum özen gösteriliyor. Tadına bir kere bakanlarda bağımlılık yaratan leziz yemeklerini büyük ustalıkla hazırlayan mekanın meşhur tatları arasında fırın kebabı, güveçte kuru fasulye, kabak tatlısı, çömlek kebap yer alıyor. “

Akkoç Lokantası yaklaşık bir ay önce Bilecik Üniversitesi’nin hazırladığı “Yüz yıllık yüz aklarımız” panelinde plaket almıştı. Bununla ilgili olarak Akkoç; “Üniversitemiz bizi de düşünüp davet ettiler. 1935’den beri hizmet verdiğimiz için bizi onurlandırdılar. Bu sene 78. Yılımızı kutluyoruz. O panelde gıda ile ilgili yüz yıla yaklaşmış olan işletmeler ile birlikte bizi de onurlandırdılar. Biz de bunun gururuyla hala müşterilerimize hizmet vermekteyiz.”

Yemeklerin yapımının çok zahmetli olduğundan bahseden Akkoç; “ Çömlek kebabında etlerimizi bir gün önceden alıyoruz, kuşbaşı şekilde hazırlıyoruz. Güvecimizin içine yerleştiriyoruz. Çömlek kebabında sadece et, domates, biber, az olarak da sarımsak ve soğan vardır. Baharatlarını da attıktan sonra çok az su ilave edip hazırlıyoruz. Daha sonra İstasyon’da odun ekmek fırınları var. Sabah saat altıda fırına veriyoruz, on buçukta alıyoruz. Tam dört buçuk saatte pişiyor. Bütün yemeklerin iyi olmasının püf noktası kısık ateştir. Biz de bu şekilde ağır ateşte yapıyoruz.

Kışın kabak tatlısı yapıyoruz, ekim ayında başlayıp nisan sonuna kadar devam eder. Kabak tatlısı iki günde yapılan bir tatlı. Kabaklar bir gün önceden soyulup üzerine şekeri dökülüyor. Pekmez dökülüyor ve bir gün öyle bekliyor. Ertesi gün de ustalarımız pişiriyor. Kısık ateşte 8-9 saatte pişiyor. Kuru fasulyemiz de aynı, fasulyemiz Konya fasulyesi. Özel geliyor. Çalı denilen cinsten olan iri fasulye. Onu da çemenle yapıyoruz. Yani pastırma özü ile yapıyoruz. O da güveç içerisinde fırında pişiyor. Fırın kebabımızda da etlerimizi iki gün önceden alıyoruz kesimden hemen sonra etin en iyi yeri denilen fileto kısmından alınıyor. Pişirilip donduruluyor. Ertesi gün doğranarak fırına veriliyor. Onun suyuyla pişiyor ve çok güzel bir yemek oluyor fırın kebap da, zaten Cuma günleri yok satan bir yemek.

Arnavut ciğeri de pazartesi günleri çıkıyor. Hafta sonu kesim yapılan etlerden yapıyoruz.

Ramazanda gündüz saat sekizde açacağız, oruç tutamayan vatandaşlarımıza hizmet edeceğiz. Çorba, kuru fasulye ve ramazana özel kavurma çıkartacağız. Bir çeşit zeytinyağlı sebze yemeğimiz olacak, ızgara köftemiz olacak. İftarlarda açık değiliz, yalnız iftarlarda rezervasyonlu iftar yemeklerimiz olacak. Grup yemekleri olarak bize bir gün önceden haber verip ne yemek istediklerini söylüyorlar. Müşteri menüyü kendisi belirliyor. Ne isterlerse onu yapıyoruz. Müşteriye seçenek sunmuyoruz, dayatmıyoruz. Normalde menümüzde olmayan yemekleri de yapıyoruz. Ama bize bir gün önceden haber vermeleri gerekiyor. Hurma, reçel, zeytin zaten müessesemizin ikramı olacak. Rezervasyonlu grup yemeklerine açıyoruz, aile yemeklerine açıyoruz ama diğer türlü açık değiliz.”

Daha önce Zaman gazetesi muhabirleri Marmara bölgesi yemeklerini tanıtmak için Bilecik’e geldiklerinde vatandaşlara iyi lokanta sorduklarında büyük çoğunluğu Akkoç lokantası olarak cevap vermiş. İşte o söyleşiden kısa bir bölüm.

“Bilecik'teki lokantalarda özgün yemek sadece fırın kebabı dedikleri etin haşlanarak fırınlanmış şekli. Bilecikli hanımların zaman zaman sıralarını yaptıkları ve döne döne tavsiye ettikleri yer 1935'ten beri hizmet veren Akkoç Lokantası oldu. Orada işkembe çorbası ve özellikle Bilecik'te evlerde de yapılan pekmezli kabak tatlısını tatmamız önerildi. Bir esnaf lokantası olan Akkoç'ta tattığımız işkembe çorbası gerçekten nefisti; mevsimi olmadığı için pekmezli kabak tatlısı yoktu. Lokantanın sahibi Kerem Akkoç'un anlattığına göre şöyle yapılmakta imiş: "Kıraç kabaklar dilimlenir, tencereye konulur. Üzerine şeker serpilir, pekmez gezdirilir, bir gün bekletilir. Ertesi gün biraz su konulur ve çok kısık ateşte 2-3 saatte pişirilir. Tepsiye dizilir. Kızarana kadar fırınlanır. "

Sohbetimiz esnasında fırın kebabından tattığımda gerçekten mükemmel bir tada sahip olduğunu gördüm. İçine atılan köri ile de egzotik bir tada kavuşmuş. Harika kokusu hafif baharat ve acısıyla herkese tavsiye edeceğim bir yemek.

Kerem Akkoç söyleşimize şu sözleriyle son verdi: “Bu sene 78. yılımızı sizlerle birlikte ağız tadıyla sağlıkla ve bir aile ortamı içinde kutlamaktayız. Bizi hiçbir zaman yalnız bırakmayan siz değerli müşterilerimize çok teşekkür eder sağlık ve mutluluklar dileriz.”

Editör: TE Bilişim