Bilecik Barosu Başkanı Halime Aynur, TBMM’de görüşülen yeni anayasa kanun teklifi ile ilgili basın açıklaması yaptı. Aynur, Meclis’te görüşülen Anayasa teklifinin toplumsal bir mutabakat ile ortaya çıkmadığını, demokrasinin ve hukuk devletinin vazgeçilmez şartının yasama, yürütme ve yargı kuvvetlerinin birbirinden ayrı olması olduğunu belirtti. Aynur, yaptığı yazılı açıklamada yürütülen yeni anayasa kanun teklifi ile ilgili şu ifadeleri kullandı:


“Anayasalar, devletin yapısı, organları ve bu organların görevleri ile temel hak ve özgürlükleri düzenleyen en üst hukuk metinleridir. Bu nedenle anayasa metinleri, milletin büyük çoğunluğunun anlayarak üzerinde anlaştığı metinler olmalıdır. Bu açıdan TBMM’nde görüşülen anayasa teklifinin toplumsal bir mutabakat sonucu ortaya çıktığı söylenemez.

Her ne kadar sivil bir yönetim tarafından hazırlandığı kabul edilse dahi, teklifin OHAL şartlarında tartışılmaması, sivil toplumun katılımının hiçbir şekilde sağlanmamış olması, baroların, üniversitelerin, derneklerin ve özetle sivil toplum kuruluşları nezdinde tartışmaya açılmaksızın TBMM’ye sunulması nedeniyle bu değişiklik teklifi,demokratik usul ve teamüllere aykırıdır.

Bu nedenle normlar hiyerarşisinin tepesinde yer alan anayasanın özellikle temel felsefesi ile taban tabana ters düzenlemeler içeren değişiklik talepleri öncesinde,bu değişiklikler toplumun tüm kesimlerine açık bir şekilde anlatılmalı, uygun tartışma zemini sağlanmalı, toplumsal uzlaşma sağlandığı takdirde değişiklik önerisi meclise getirilmeliyken izlenen süreci anlamamız mümkün değildir.

Demokrasinin ve hukuk devletinin vazgeçilmez şartı, yasama, yürütme ve yargı kuvvetlerinin birbirinden ayrı olmasıdır. Parlamenter hükümet sistemlerinin doğası gereği,yasama ve yürütme arasındaki ayrılık yumuşak, yasama ve yürütmenin yargıdan ayrılığı ise mutlaktır. Başkanlık hükümeti sistemlerinde ise başkana verilen yetkileri denetlemek ve dengelemek için yasama ve yürütme de birbirinden kalın çizgilerle ayrılmıştır. Ancak her iki sistemde de yargı kuvveti mutlaka yasama ve yürütmeden ayrı olmak zorundadır. Aksi takdirde mahkemelerin bağımsızlığından ve tarafsızlığından söz edilemez.
T.C. Anayasası’nın 6. ve 7. maddeleri hiçbir kişi ya da kurumun, kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisini kullanamayacağını, yine yasama yetkisinin Türk Milleti adına TBMM’de olduğunu ve bu yetkinin devredilemeyeceğini emretmektedir. Oysa bu teklife “evet” denilmesi durumunda anayasaya ve millet iradesine aykırı olarak yasama yetkisi yalnızca bir tek kişiye, Cumhurbaşkanına devredilecektir

Anayasa ile TBMM‘ne verilmiş olan gensoru, güvenoyu, soru önergesi, bütçeyi onaylamak gibi hak ve yetkiler bu tasarı ile ortadan kaldırılacak, tek bir kişinin eline bırakılarak, yürütme tamamen denetimsiz hale gelecektir.
HSYKve Anayasa Mahkemesine yapılacak atamalar partili bir Cumhurbaşkanının eline bırakılarak, tamamen bağımlı ve taraflı bir yargı yaratılmasına sebep olacak ve yargı, siyaset kurumunun her türlü istismarına açık hale gelecektir

-Teklifin yasalaşması halinde, 15 üyeden oluşan Anayasa Mahkemesinin 12 üyesi doğrudan Cumhurbaşkanı tarafından seçilecek, kalan 3 üye ise yine Cumhurbaşkanının iktidar partisi genel başkanı olarak hakim olduğu meclis tarafından seçilecektir. Yani Anayasa Mahkemesinin toplam 15 üyesinin tamamı, doğrudan (12) ve dolaylı yoldan (3) cumhurbaşkanı tarafından seçilecektir.
-Yine 12 üyeden oluşan HSYK’nun 5 üyesi doğrudan Cumhurbaşkanı tarafından atanacaktır. Kurula başkanlık yapacak olan Adalet Bakanı da cumhurbaşkanı tarafından atanmış bir kişi olacaktır. Görüldüğü üzere 12 kişilik kurulun yarısını oluşturan 6 üye doğrudan cumhurbaşkanı tarafından atanmış olmaktadır. Teklife göre kurulun kalan 6 üyesi de TBMM tarafından atanacak olup Cumhurbaşkanı'nın genel başkanı olduğu siyasî partinin çoğunlukta olacağı bir Meclis kompozisyonundan hangi eğilimdeki üyelerin geleceğini öngörmek güç değildir.

Bu durumda anayasadaki “bağımsız” ibaresinin yanına “tarafsız” ibaresinin eklenmesinin hiçbir anlam ifade etmeyeceği çok açıktır

Getirilmek istenilen anayasa değişikliği teklifi ile TBMM’nin Cumhurbaşkanının gerekçesiz tek bir cümlesi ile feshedilebilmesini de millet iradesine aykırı buluyoruz. TBMM’nin genel kurul salonunda yazılı bulunan Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ün ifade ettiği ve anayasada açıkça yer alan “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” ilkesine de en başta milletin kendisini temsil etmek için gönderdiği milletvekilleri uymak zorundadır.

Önerilen sistem, egemenliği milletten alarak tamamen bir kişiye veren, kuvvetler ayrılığı yerine kuvvetler birliğini getiren bir sistemdir.


Ülkemiz, yıllardır süre gelen terör belasının olumsuz etkilerini, geride bıraktığımız 2016 yılında daha fazla hissetmiş bununla beraber yıllardır devletin bütün kadrolarına sinsice sızan FETÖ terör örgütünün hain darbe girişimine dur diyebilme başarısını göstermiştir. Hain darbe girişimin ardından ilk günlerde ülkemizde esen birlik ve beraberlik rüzgârları hepimizi umutlandırmış, toplumun her kesimince liyakat vurgusu yapılmıştır. Ne yazık ki bu güzel hava başkanlık sisteminin gündeme gelmesiyle bozulmuş ve anayasa değişikliği toplumda gerginlik ve kutuplaşmaya yol açmaya başlamıştır. Teklifin kabul edilmesi halinde bu gerginlik ve kutuplaşmanın giderek daha da fazla tırmanacağıkaygısını taşımaktayız. Oysa milletçe ihtiyacımız olan gerginlik ve ayrışma değil, birlik ve beraberliktir.


12 Eylül 2010 anayasa değişikliği referandumunda HSYK’nın yapısı ile ilgili getirilen düzenlemenin yanlışlığını vurgulamayı çalıştık ama ne yazık ki başaramadık. 2010anayasa değişikliği ile Türkiye çok ciddi bir bunalım süreci yaşamış, bir anayasa değişikliğinin bir ülkede nelere mal olabileceği, hangi ağırlıkta sonuçlar doğurabileceği açıkça görülmüştür. Şimdide yapılmak istenen anayasa değişikliğinin sadece siyasi polemik konusu olarak görülmesinin yanlış olduğunu düşünüyoruz.
Türkiye, dünyanın en acımasız terör örgütlerinin ve bunların arkasındaki güçlerin top yekûn saldırısı altındadır. Bu saldırıları bertaraf etmenin tek yolu, milli birlik ve beraberliğimizi güçlendirmektir.

 

Ülkemizin yeterince ciddi sorunları önümüzde dururken, şu an ihtiyacımız olan yeni bir anayasa değil, bütün kurum ve kişilerin mevcut anayasaya uygun davranmasıdır. Hukuk devletine ve millet iradesine saygının gereği budur.
Bu haliyle mevcut anayasa değişiklik teklifi, hukuk devletinden, demokrasiden ve onun yerleşik kurumlarından vazgeçmek anlamını taşımakta olup, anayasa değişikliği teklifi hakkındaki görüşlerimizi saygı ile kamuoyuna sunarız.

 

Editör: TE Bilişim