Valla arkadaş helal olsun bizim başkana.
En azından popülizm yapmıyor.
Popülizm, Türk Dil Kurumu sözlüğe göre: İsim Fransızca populisme…
Politik durumu dramatize ederek halkın ilgisini uyandırmak amacıyla yapılan politika…
Bizim anlayacağımız yardakçılık yani, Halk yardakçılığı…
Nereden çıktı diyeceksiniz.
Malum yerel seçimler bitti gitti. Kazananlar mazbatalarını aldılar makam koltukları doldu.
Kimi koltuğa aynı beden oturdu kimi başka bedenleri taşır oldu.
Gerek seçim öncesi, gerek seçim çalışmalarında ve sonrasında da seçili olanlar, seçilecek olanlar, seçilenler çoğunluk aynı sözü verdiler.
“Halka soracaz…”
Neyi?
Oooo o kadar çok ki inanamazsınız.
İsterseniz geçin internetin başına her şeyi bilen gogula (Google) sorun cevaplasın.
Birkaç örnek vereyim size.
Toplu Taşıma Araçlarının rengi ne olsun?
Çevre ulaşımı nasıl olsun?
Yeni yerleşim yerlerinin yol güzergâhlarını nasıl yapalım?
Belediye arsasına Kültür ve Sanat Merkezimi, Semt Merkezimi, farklı bir tesis mi?
Vapur yandan çarklı nostaljik (özlemli) mi, yoksa başka türlümü olsun? Öylemi, böylemi…
Otobüs Durağı değiştirilsin mi, değiştirilmesin mi?
Gezi Parkı direnişinin ilk günlerinde 'halka rağmen hiçbir şey yapılamaz' vardı.
Sonra 'Başbakan Topçu Kışlası'nı arzu ediyor' diyerek Kışla fotoğrafları ve son olarak Bütün projeler halkla paylaşılacak, halka anlatılacak ve görüşleri alınacak.
Bütün binalarımızın yüzeylerini yüzde 75’i süt beyaz, kalan alanlar üç ana renk ( kırmızı, mavi, sarı) olmak üzere yeniden boyayalım mı?
Pazaryerinin akıbeti ne olsun?
Sorular kime? Elbet Halka…
Slogan belli:
Halka Soracaz…
Eeee, Halk ne diyecek? :
“Her konuda en doğru karar katılımcılık ile alınır. Helallll, başkan sana.” Diyecek elbet(!)
Başkanların yaptığına bakın bi' Allahınızı severseniz resmen popülizm yapıyorlar, bildiğin halk yardakçılığı yani.
Bu sorma işi, hatırlayan hatırlasın, hatırlamayana da hatırlatsın bizim memlekette de yaşanmıştı.
Dönemin Bilecik Belediye Başkanı Sayın Akın Olcay’da açıklama yapmıştı.
Halka soracaz.
İki konu sorulmuştu.
-İstasyon mahallemizde şimdi Park alanı olarak kullanılan (Sayın Seven zamanında yapılmıştı) alan Benzinlik olsun mu, yoksa Park genişletilip, güzelleştirilsin mi?
-Belediye Kültür Sitesi üzerindeki alan dükkânlar olarak değerlendirilsin mi, park alanına dönüştürülsün mü?
Belediyemiz arşivinde varsa bakılabilir. Oldukça iyi bir katılım sağlanmış ve katılım sonucu uygulanmıştı. Sonuç belli park kaldı ve büyüdü, Kültür sitesi üzerinde dükkân yok…
Sayın Olcay ankete katılan herkesi daha sonraki etkinliklerde bir araya getirmiş, onlara piknik düzenlemiş ve şehrin yönetimine katılanlara kentlerine sahip çıktıkları için onurlandırmaya çalışmıştı. Kentine sahip çıkana sahiplenme hem daha fazla sahiplemeyi hem etkileşim nedeniyle yani sahiplenmeleri artırmıştı.
Yine de popülizm yapmıştı Sayın Olcay, bildiğin Halk Yardakçılığı yani…
Şimdiye kadar bizim başkana popülizm dert değildi.
Rahattık. Kodum mu oturturum anlayışı elbet yoktu ama ben yaptım olmasa da oldu, güzel yürüyordu.
Bizim başkan: Halk yardakçılığına ne gerek, sorup ne yapcam, yapar geçerim diyor, yapıyor, geçiyordu.
Pelitözü tarafından ilimiz girişine bir tak yaptırmıştı.
Yaptı, geçti. Gerçi ilk rüzgârda TAK “hak ile yeksan” (Yerle bir) oldu ama ne dert.
Sırası aklımda değil, sırasız yazcaz.
Cumhuriyet meydanında meydan girişine karşılıklı su fıskiyeleri koydu.
Fıskiyelerden biri yamuk yaptı. Adam gibi suyla fıskiyeleşmedi, fıskiyelerde bazen fıslar bazen kiyeler durumda ama o da dert değildi yapmıştı bizim başkan.
Tepebaşında bir balerin heykeli vardı. Yanlış hatırlamıyorsam ilimizdeki bir fabrika yaptırmıştı ve ürününü sembolize diyordu.
Galiba, Balerinde neymiş Bilecik’le ne ilgisi var diyip kaldırıldı yerine Şehit Asker Anıtı yapıldı. Gerçi ne anıt, ne asker sembolleştirdiği düşünceye uygun değildi ama olsundu yapılıp geçilmişti.
Dert dert değildi yani.
Yine aynı heykelin biraz altına ve yine bir heykelimsi ağaç dikildi.
Hurma ağacımı, Hindistan cevizi ağacımı, Bilecik’le ilgi ve alakasımı…
Ne dert. Kodum geçtim mantığı koyup geçmiş veya koydurup geçmişti.
Sonra çeşmeler yapıldı. Hani şu Osmanlı motifli, belli günler şerbet akan çeşmeler.
Hijyen muhabbetine açıktan içecek satılması yasaktı ama açıktan şerbet dert değil…
Osmanlı surları görünümlü(!) surlarla, üst geçit yaptı. İçinde yayalar için asansör yapıldı. Gerçi kartlı dendi, unutuldu dendi yayalar kullanamadı.
Osmanlıda Asansörde, kartlı sistemlerde olmadığından kazan kalkamadan aksaklıklar düzeltildi. Düzelmeseydi de dert değildi.
Hamsu vadisi yürüyüş yolu yapıldı. Koku neyse de, Kırılan dökülen dert değildi.
AQUA parkımız yapılmıştı. Koca Harflerle yeni otoyoldan görülen.
Bi’ ara ne oluyor yav dedim. İnce ince popülizme yürüdük. Başkan Cumhuriyet ve İstiklal Mahallerini dönüştürelim mi, dönüştürmeyelim mi diye halka sorcaz dedi ya.
Eyvah dedim şimdi bizim başkanda başlayacak Halka soruyoruz demeye kalmadan, bizim başkan hepimizi kurtardı. Yaptım geçtim demeye devam etti.
Üstünde onlarca oyun seyrettiğimiz ve etkinliklerde sıkça kullanılan Amfi Tiyatroyu Yaptı geçti. Oh dedim kurtardık… Gerçi, Amfi (Çevresinde, iki yönden, Çift) tartışılsa da bizim kültürümüzde olmadığından Romalılar gelsin düzeltsin, onlarda sustuğuna göre dert değil dedim.
Pelitözü Gölparka’da çeşmeler yapıldı. İnsanlar kana kana içsin diye. Mermer çerçeveli ve yine Osmanlı çeşmesi figürlü. Üstlerinde Arapça yazılarıyla… (Galiba su ara sıra içilir ama hangi ara bilmiyom yazıyor. Ya da Balık tutmayınız, bilmiyorum atıyorum tamamen)
Sonra Osmangazi Mahallesi, TOKİ bölgesi kavşağın üstüne temalı bir anıt yapıldı.
Başkan, ''Yükselen Türkiye Cumhuriyeti'' temalı bir anıt kazandırdık dedi.
Başkana göre temalı anıt Bilecik'e her açıdan enerji ve sinerji (görevdeşlik) verecek.
Adı geçen mahallenin üç mahalleyle bağlantısı Allaha emanet, üç mahalleyle yayalar için güvenlik demek olan kaldırım yapısı yok.
Yinede adından belli Yükselen Bilecik değil, Yükselen Türkiye.
Önemli olan yol, yaya değildi. Önemli olan anıtın yaratacağı Sinerji.
Gerisi zaten dert değil.
Unutmadan birde açıklama var. Üstten şehre girerken gireni Osmangazi heykeli karşılıyor, aşağıdan da Yükselen Türkiye Anıtı.
Öyleyse bizim Orhangazi Mahallesi ya girişimiz değil ya mahallemiz ya da dert değil.
Demiştik ya Balerin heykeli söküldü garip bir Mehmetçik heykeli dikildi diye.
Yerel gazete haberlerine göre Mehmetçikte söküldü.
Yerine Türk devletlerini sembolize eden başka bir heykel dikildi.
Üstünde yine Arap harfleri ile bir yazı vardı.
Cehaletimizden Göletteki çeşmede Arapça ne yazıyor bilmiyorduk ama yeni heykelde yazanı okuduk. Türkçesiyle rabbimin adı yazıyor.
Türk Dil Kurumu Başkanıyla birlikte Türkçe tabela düzenine Cinema yazısını Sinema ya çevirene Türk diline yaptıkları katkılardan dolayı törenli açılış yapmışlardı.
Cinema, Sinemaya. AQUA, Su Eğlence Dünyasına döndürülürken el üstünde tutulan Türkçe artık dert değimliydi bilmem.
Artık yeni trend(Eğilim, Akım, gidişat) Arapça yazıydı.
Rabbimin adını Türkçede yazsan bana göre değişmezdi ama…
Önemli olan elin gâvurunun yazısı yerine elin Arap’ının yazısının olmasıydı.
Gâvurlaşmaktansa, Araplaşmak evladır diye düşünürken, yıkıldım.
Başkan sonunda yaptı yapacağını ve popülizme yenildi. Yaptım geçti helal sana derken bu kamuoyu denen kimse “bu ne yav, askeri ne söktünüz “falan diye homurdanmaya başladı. Habere göre de Belediye kamuoyundan yani halktan gelen tepkiler üzerine söktüğü Mehmetçiği tekrar aynı yerine dikti.
Bu kadar popülist yaklaşıma şimdiye kadar hiç bulaşmadan, Halka soracaz muhabbetine takılmadan “ben yaparım o olur” anlayışının yok edilmesi harbiden beni derinden yaraladı.
Yaktın bizi başkan. Ne güzel yaptım oldu gidiyorduk.
Şimdi işin yoksa Halka soracaz açıklaması bekle.
Sonra, işim yoksa git ankete katıl, yorum yap, fikir açıkla, renk belirle.
Allahtan bizde Vapur yok…
Hoşça ve Dostça Kalınız. Saygılarımla…