İlimizdeki şehitler için düzenlenen yürüyüşlerde ön plana çıkan Emekli Gazi Astsubay Hüsnü Avcı, PKK terörünün bitirilmesi için çarpıcı çözüm önerilerinde bulunarak, “Bağrıma taş basarak söylüyorum, gerekirse af çıkmalı veya ev hapsi düşünülmeli” dedi.

Bilecik’te yaşayan Emekli Gazi Astsubay Hüsnü Avcı, 7 Haziran milletvekili seçimleri sonrası hızla artan terör olaylarını, Ak Parti ile HDP arasında sürdürülen ve son bulan ‘Çözüm Süreci’ hakkında gazetemize değerlendirmelerde bulundu. ‘PKK terörü nasıl biter?’ sorusunu gelebilecek tüm tepkilere rağmen samimiyetle cevaplayan Avcı, “Bağrıma taş basarak söylüyorum, gerekirse af çıkmalı veya ev hapsi düşünülmeli” dedi. Gaziler olarak gerektiğinde sorumluluk almaya hazır olduklarını söyleyen avcı, şehit aileleri ile de görüşebileceklerini kaydetti.

“8 yıl Güneydoğu’da görev yaptım”

Dağlıca ve Iğdır’daki hain saldırılar sonrası ilimizde düzenlenen şehit yürüyüşlerinde omuzlarda taşınarak, sevgi gösterileri ile karşılanan Gazi Avcı, 8 yıl Güneydoğu’da görev yaptığını belirtirken 1998 yılında Şırnak’ın Cudi Dağı’nda elinde bomba patlaması sonrasında Gazi olduğunu kaydetti. Gazi olduktan sonra hemen emekli olduğunu ifade eden Avcı, gazi olana kadar askerlik hayatını şöyle özetledi:

“1969 Afyonkarahisar, Dinar doğumluyum. İlköğretimimi ve ortaöğretimimi Dinar'da yaptım. Ondan sonra 1984 yılında Çankırı Astsubay Hazırlama Okulu'na geldim. 1988 yılında piyade okulundan mezun oldum. Görev yerim Urfa iç güvenlik taburuydu. Oradan Şırnak'a, Hakkari'ye ve Diyarbakır'a Türkiye'nin güneydoğusunda sorumlu olan bütün illere gittim. 1992'ye kadar orada kaldım. 1992-94 arası 16-17 ay Kıbrıs'ta bulundum. Sonra Güneydoğu sorumlu bölgelerde 8 yıla yakın bir görevim oldu. Elimi Şırnak ‘ın Cudi Dağı'nda kaybettim. 1998 yılında bir operasyonda bomba elimde patladı ve orada elimi kaybettim. 3713 sayılı terörle mücadele yasasından emekli oldum.”

“Milletvekilliği için adaylık başvurusu yaptım”

Gazi Avcı, Bilecik’e iş için yerleştiğini, zamanla Bilecik’i severek burada kaldığını söyledi. 1 Kasım’da gerçekleştirilecek olan seçimleri için MHP Genel Merkezi’ne adaylık başvurusu yaptığını söyleyen Avcı, ‘Bilecik'e geldim ve Bilecik'e yerleştim. Bilecik'e iş için yerleşmiştim ama zamanla Bilecik'i çok sevdim çünkü burada kendimi yabancı hissetmiyorum. Burada çoğu kişi beni tanıyor. Daha önce Büyük Birlik Partisi'nden milletvekili adayı oldum, belediyeden aday oldum, geçen seçimlerde MHP'den belediye meclis üyeliğine aday oldum. Bu seçimde de yine ihtiyaç olur diye MHP'nin Genel Merkezi'nden başvuru yaptım ama Bilecik'i istemedim. Bilecik'te MHP'nin kazanma durumu olduğu için istemedim” dedi.

İktidar, teröristleri dinledi ama şehit ailelerini dinlemedi”

Ak Parti ile HDP arasında sürdürülen ‘Çözüm Süreci’ sert bir şekilde eleştiren Avcı, ‘Şu anki savaşan teröristlerin de hepsi bu dönemde yetişti’ dedi. Avcı, çözüm sürecinde terör yandaşlarına söz hakkı verildiğini ancak PKK ile savaşan güvenlik güçlerini ve şehit ailelerini dinlenmediğini söyledi. Ak Parti’nin 13 yıllık iktidarında terör örgütünün büyük gelişme kaydettiğini söyleyen Avcı, çözüm sürecindeki gelişmeleri ve sonrasını şu ifadelerle anlattı:

 “Çözüm sürecinde karşı olduğumuz taraf çoktu. Şimdi mevcut hükümetin daha önceki hükümetlere bu terör meselesini atmak gibi bir durum yok. Çünkü 13-14 yıl iktidarda kaldı mevcut hükümet. Şu anda savaşan teröristleri hepsi bunların döneminde yetişti, bunları gördük. Çözüm sürecinin çok yanlış tarafları vardı. Terör örgütü yandaşlarını dinlediler, terör örgütü militanlarını dinlediler ama terörle mücadele eden ne korucu olsun, asker olsun, polis olsun, ne de bunların şehit aileleri olsun hiçbiriyle görüşülmedi, hiçbirinin fikri sorulmadı. Kimse çözüm sürecinin ne olduğunu da bilmedi aslında. Mesela ben Güneydoğu’da olaylar olduğunda, asker kaçırılması, şehit verildiğinde olsun, arkadaşlarımı aradığım zaman bana söyledikleri şuydu, Bizim kışladan çıkmamızı istemiyorlar. Her şey valilikte, valiler de operasyon için izin vermiyorlar. O yüzden operasyon yapamıyoruz” diyorlar.

“Korucuları yalnız bıraktılar”

Bu çözüm sürecinde bana göre PKK militanları çok büyük bir ilerleme kaydetti. Bunu MİT raporları da söylüyor, polis raporları da söylüyor. Çok büyük yandaş kazandılar ve çok büyük vaatlerde bulundular. Kendisini desteklemeyen halkı da desteklemek zorunda bıraktılar. Korucuları yalnız bıraktılar, özellikle güneydoğudaki korucuları devlet büyük ölçüde yalnız bıraktı. Korucu arkadaşlarım da var onlarla da görüştüğüm zaman onlar da aynısını söylüyor. Hatta Şırnak'taki bir korucu arkadaşıma geçen yıl Başbakanlığın vermiş olduğu bir yemekte sormuştum “Nasıl durumlar?” diye. “Ağabey şimdi tabur seviyesinde geliyorlar. 400 kişilik gruplar eğitim kampları var eğitim yapıyorlar” dedi. Ben de “Niye operasyon yapmıyorsunuz, niye bildirmiyorsunuz?” diye sorduğumda “Çözüm süreci var, ellemeyin” diye talimat veriyorlar” dedi bana. Çözüm sürecinin kimse ne olduğunu bilemedi.

“PKK egemenliği ele geçirmiş”

2000'e gelinceye kadar devlet bir egemenlik sağlamıştı. Terörle mücadelede belli bir aşamaya gelmişti. Çok iyi bir duruma gelmişti. Alan hakimiyeti konusunda, hakimiyeti eline geçirmişti. Fakat açılım süreciyle beraber son günlerde görüyorsunuz şehit olaylarını çoğu mayından hayatını kaybediyor. Demek ki PKK egemenliği ele geçirmiş. Şimdi geçen gün seyrettik Tunceli'de, Şırnak'ta şehir merkezinde gündüz bile olaylar oluyor. İnsan tabi bunu bir gazi gözüyle gördüğünde üzülüyor. Sormadan da edemiyoruz. Nereden alıyorlar bu gücü?”

“Müzakere süreci bitti, mücadele dönemi başladı”

Avcı, PKK saldırılarının 7 Haziran sonrasında hızlanmasını, “Mevcut hükümetin tek başına iktidara gelemeyeceği anlaşılınca terörle müzakere süreci bitti, terörle mücadele dönemi başladı” ifadeleriyle özetledi. PKK’nın Doğu ve Güneydoğu’da tamamen egemenliği eline aldığı kaydeden Avcı, “Basından takip ettiğimiz kadarıyla çözüm sürecinde bir takım sözler verildi herhalde. Ben tarafsız olmaya çalışıyorum. Yani bir tarafı tutmak ve ya bir tarafı kötülemek istemiyorum. Ama basından gördüğümüz kadarıyla, dinlediğimiz kadarıyla, arkadaşlara sorduğumuz kadarıyla bir takım sözler verildi. Bu sözler büyük ihtimalle tutulmadı. Mevcut hükümetin de tek başına iktidara gelemeyeceği anlaşılınca terörle müzakere süreci bitti, terörle mücadele dönemi başladı. Bu sefer de açılım sürecinde bunlar her yere yığınak yapmışlar. Lojistik desteklerini iyi sağlamışlar. Demek ki kontrol edilmemiş, kontrol noktaları kalkmış. Büyük araçlarla patlayıcılar götürmüşler, patlayıcı yapmak için malzeme götürmüşler, her yere döşemişler asfalt yollara. Görüyorsunuz Dağlıca'da aldığımız haberlere göre o iki zırhlı araç patlamanın olduğu yere kadar 4-5 tane bombayı imha etmişler. 6-7’nci bombalara basılmış.

Demek ki her karış toprağına bunlar patlayıcı yerleştirmiş yani. Bu da bir günde ve ya bir haftada, bir ayda olacak olay değil. Demek İnsansız Hava Araçları (İHA)  ile bu yollar kontrol edilmemiş durum onu gösteriyor. Kontrol noktaları bırakılmış, terk edilmiş tamamen egemenlik PKK terör örgütüne eline verilmiş. Onlar da kendi güvenlik birimlerini kurmuş, kendi dairelerini kurmuş. Yani başlı başına bir devlet olmuş PKK. Şimdi inanıyoruz bu medyada yazılan olaylara PKK'nın kendi yargı sistemini kurduğuna, vergi dairesini kurduğuna, asayiş birimlerini kurduğu kesinlikle bu olaylardan sonra doğruluğu ispatlanıyor” dedi.

"Kürt sorunu yok, terör sorunu var”

Dağlıca ve Iğdır’daki hain saldırılar sonrası Bilecik’teki yürüyüşleri değerlendiren Avcı, Bilecik halkının bilinçli olduğunu söyledi. Çözüm sürecinde terör sorunu yerine Kürt sorunu söyleminin geliştirildiğini ifade eden Avcı, ‘Kürt sorunumuz yok. Bizim bir terör sorunumuz var’ dedi. Avcı, “Bilecik bir önceki yürüyüşte iyi değildi. Ama dün gayet iyiydi. Tamamen plansız programsız kısa bir dönemde çok iyi tepki gösterdiler ve hakikaten Bilecik halkı bilinçli. Baktığımızda sloganlara "Kürt-Türk kardeş PKK kalleş" işte hükümet bunun adını koyamadı. Çözüm süreci derken Kürt sorunu dedi. Aslında bizim Kürt sorunumuz yok. Bizim bir terör sorunumuz vardı. Ama hükümet buna terör sorunu diyemedi Kürt sorunu dedi. Bugün bakıyorsunuz Bilecik'te bile en zengin vatandaşımız Kürt vatandaşları. Kimse onlara gidip bir laf söylüyor mu? Eğer burada bir ikinci sınıflık varsa o da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarınındır. Ben mesela Şırnak'a gidip bir iş yeri açabiliyor muyum? Açamam yani bir gün bile duramam. Şırnak'ta bir belediyede ihale alabilir miyim? Alamam. Ama bugün bütün vatandaşlarımız bizim batıda en zenginler. Kimsenin dur dediği yok. Varsa zaten yalan söylüyordur, çünkü böyle bir olaya rastlamadık. İstanbul'da Kürt olduğu için ikinci sınıf muamele gördüğünü iddia eden kişi yalan söylüyordur” ifadelerini kullandı.

“Bağrıma taş basarak söylüyorum, ev hapsine affa kadar gidilmeli”

Terörün bitirilmesi için iki çözüm önerinde bulunan Avcı, öncelikle konu ile ilgili hukuki düzenlemelerin yapılarak genel af çıkarılabileceğini söyledi. İkinci olarak da gerekirse PKK terör örgütü kurucusu ve lideri Abdullah Öcalan için ev hapsi düşünülmesi gerektiğini söyledi. ‘Bu sözleri bağrıma taş basarak söylüyorum’ diyen Avcı, ‘af ve ya ev hapsi konuşulup taraflarla konuşulup gazi aileleriyle, şehit aileleriyle bunların iknasına da çalışırız’ dedi. “Birinci öncelik adalet sistemi baştan aşağı değişmesi lazım. Ceza sistemi olmalı. İkinci sistem, yani bunu bağrıma taş basarak söylüyorum, gerekirse bu adalet sisteminin düzelmesi için af ve ya ev hapsi konusunun taraflarla konuşulup gazi aileleriyle, şehit aileleriyle bunların iknasına da çalışırız. Düzelecekse, çözüm olacaksa ev hapsine, affa kadar gidilmeli fakat bunun karşılığında terör örgütü kesinlikle silahları bırakmalı, birinci şart bu olmalı. Bundan sonra da eğer bir silah alıp eylem oluyorsa devletin malına karşı özellikle okullara karşı, yakılıyorsa, yıkılıyorsa, silah kullanılıyorsa en sert şekilde müdahale edilmeli.

“PKK kesinlikle silah bırakmalı”

Öncelikle PKK kesinlikle silah bırakmalı. Devlet tekrar 2000'li yıllarda geldiği yerlere gelmeli, devletin gücünü hissetmeli yani. Bir aile düşünün. Bir ailede babanın otoritesi olmazsa o aile var olabilir mi? Bir ailede babalık sıfatı olmazsa, huzur, düzen, nizam, disiplin olmazsa bir aile olur mu? Olmaz. Dolayısıyla devlet de böyle. Devlet orada şu anda otoriteyi yitirmiş durumda. Otoriteyi çözüm sürecinde yitirdiği için bu hale geldi. Biz terörle mücadeleyi belirli bir noktaya getirmiştik. Özellikle 1994'den sonra terörle mücadelede devlet alan hakimiyetini ele geçirmişti. O zamanda terörle mücadele eden arkadaşlar bilir alan hakimiyeti diye bir şey vardır. Her 5 kilometrede bir kontrol noktası vardı. Terör eğer lojistik desteği alamazsa biter. Bütün savaş da böyle bir şeydir. Asker lojistik desteği alamazsa savaşamaz, savaşı kaybeder. Birinci çözüm bu olmalı bence.

“HDP, terör örgütüyle arasına mesafe koymalı”

Koruculuk sisteminin daha da genişletilmesi lazım. O bölgede devlet yanlılarının desteklenmesi lazım. Yerel halkın devletin egemenliğini hissetmesi gerekiyor. Bugün PKK bu egemenliği elinde bulunduruyor. Çözüm sürecinde muhalifler dağıtılmış, belediyeler dağıtılmış, memurluklar dağıtılmış bu YPG meselesiyle. Artı HDP, terör örgütüyle arasına mesafe koymalı. Geçenlerde haberlerde okuduk HDP'nin milletvekili dağ kadrosuna ikmal götürüyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ekmeğini yiyeceksiniz tabağına pisleyeceksiniz. Böyle bir şey yok.

“Herkes birbirini yer”

Üçüncü bir nokta T.C vatandaşlarına bakılması. Devletsiz olmayacağını görüyoruz. Bakıyoruz bugün Ortadoğu ülkelerine, kanayan bir yara. Suriye'de ve Irak'ta yaşanan olaylar devletin olmaması sonucu çıkan problemlerden oluşuyor. Halk parçalara bölünüyor, bölücüler halkın namuslarına tecavüz ediyorlar. Geçen duyduğumuz Iraklı diktatör hakkında, “Keşke devletimiz olsaydı. Eskiden Saddam vardı. Bir devletimiz, bir namusumuz, bir gücümüz vardı.” diyorlar. Devletimiz gitti şimdi namusumuz da gidiyor diyorlar. Bu çözüm değildir. Bugün dedikleri gibi özerkliği vermiş olsak zannediyorlar mı ki bundan daha iyi yaşayabilecekler? O topraklarda T.C. köklü bir devlet olsa bile bize rahat vermiyorlar. Mecburen bazı durumlarda onların istediğini yapmak zorunda kalıyoruz. Devlet oradan gücünü çekse bırakın emperyalist kuvvetleri başka ülkelerle birbirlerini yerler. Bugün T.C. devletinin bir otoritesi, gücü olmasa birbirimizi yeriz. Hatta Müslümanlar da, dinli, dinsizler de birbirini yer, herkes birbirini yer.”

Editör: TE Bilişim