Korkmaz Kesik

Atatürkçü Düşünce Derneği Bilecik Şubesi, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 76. Yılında anma programı düzenledi.  ADD şube binasında düzenlenen programı saygı duruşu ve İstiklal Marşı okunması ile başladı. Programın açılış konuşmasını Atatürkçü Düşünce Derneği Bilecik Şubesi Başkanı Feyzi Köse yaptı. Köse konuşmasında, “Herkesin bildiği klasiklerden uzak bir Atatürk’ü anma etkinliği yapalım istedik. Çünkü öyle bir iktidarla karşı karşıyayız ki bütün milli değerlerimize saldırıyorlar. En başta da Atatürk’e saldırıyorlar. Son günlerde özellikle Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde olmak üzere batı illerimizde dahi Atatürk büstlerine saldırdılar. Türk bayrağını yaktılar ve yıktılar. Bizler Atatürk’e her zamankinden daha fazla sahip çıkacağız. Ama bunu onu anlayarak yapacağız. Geçmişini bilmeyen geleceğini kuramaz. Atatürk’e bu kadar saldırılar bedavadan olmuyor. Hepsi planlı ve bilinçlidir. Bu akşam genç arkadaşlarımızda programı hazırlarken Atatürk’ü ne kadar tanıyoruz diye çok düşündük.


Atatürk’e ve İnönü’ye iki ayyaş diyen birisi bugün Cumhurbaşkanımız ve bu kişinin öncülüğünde Atatürk’e saldırının hafifliği yetiyor. Günümüzün iktidarı Ankara’dan Konya’ya hızlı tren yaptım diye övünüyor ve ‘bir dikili ağacınız yok’ diyor. Böyle bir iktidara karşı daha teknolojinin kazma, kürek olduğu dönemlerde Erzincan, Sivas yörelerinin tümünde bir yılda 200 km tren yolu yapılmış. Bunlara eserlerimize sahip çıkarak göstereceğiz. Biz Atatürkçüyüz ve Atatürkçülükle de gurur duyuyoruz.” dedi.

Başkan Köse’nin ardından ADD Yönetim Kurulu Üyesi Aylin Karaçay “Nazilli Basma Fabrikası” konulu bir sunum gerçekleştirdi. Karaçay sunumunda şu bilgileri paylaştı:

“Mustafa Kemal ATATÜRK ün gerçekleştirdiği devrimlerin iki temel özelliği var:

1.si evrim içinde gerçekleştirilmiş olması

2.si kendine özgü kültürünü de kurumlaştırmış olmasıdır. Bu iki özelliği bir araya getirebilmiş bir başka devrime uygarlık tarihi tanık olmamıştır. ATATÜRK Osmanlının enkazı üzerinde çağdaş bir devleti o devletin kültürüyle birlikte yaratmıştır. Bu sebeple tarihimizi bilmek ve öğrenmek için, Türk Tarih Kurumu Osmanlının yasakladığı Öz dilimiz Türkçeyi öğrenmek için Türk Dil Kurumu kurulmuştur.

Şeyhülislamın denetiminde camiden başka bir yerde bir araya gelemeyen ümmet uluslaşmalı bunu için de halkevleri kurulmalıydı.


Sanayi sektörünün araç gereç ve ürünleriyle tanışarak tarım nüfusunun sanayi toplumuna dönüşümüne öncülük edecek bilgi ve beceriyle donanımlı kadrolar yetiştirecek ve tam bağımsız ulus devletini oluşturacak Köy Enstitüleri kurulmuştur.

1923 yılında İzmir’de iktisat Kongresinin açılışında Mustafa Kemal şöyle demiştir: bütün programlarımız iktisat programından çıkacaktır. Bu çıkışların nasıl olacağı da şöyle açıklanmıştır:

1-Halkçılık programı

2-Ekonomi ve hukuk bütünselliği

3-Mili tasarruf ve planlı sanayileşme.

Tarihin ve tecrübenin süzgecinden arta kalmış bir gerçek vardır. Türk tarihi incelenirse gerileme ve çöküntü nedenlerinin iktisadi sorunlara bağlı olduğu görülür. Tam bağımsızlık için şu kural vardır:

Milli Egemenlik mali egemenlikle desteklenmelidir. Bizleri bu hedefe götürecek tek kuvvet ekonomidir. Siyasi ve askeri galibiyetler ne kadar büyük olursa olsun, iktisadi zaferlerle taçlandırılmadıkça payidar olamaz.

Son 20 yıldır özelleştirmeyle yatıp kalkıyoruz. Neredeyse satılmadık sanayi ve kurumumuz kalmadı. Cumhuriyet Devrimiyle kurduğumuz binbir emekle büyüttüğümüz nice tesislerimiz yok pahasına satıldı veya kapatıldı. Özelleştirme ise AKP dönemiyle yabancılaştırılmaya dönüştü. Aslında gelinecek son durak burasıydı ve gelindi. En acı örnek üst üste yaşadığımız maden facialarıdır. Bundan sonraki süreç ise dağların toprakların suların satılmasıdır.

1985-2003 yılları arasında halkın sahip olduğu kamu mallan, özelleştirmeyle 8 milyar 240 milyon dolara satıldı. AKP ise, 53 milyar dolarlık özelleştirme yaptı! Özelleştirmeye karşı bir yıldır yapmadıkları eylem kalmayan Yatağan işçilerine rağmen, son olarak Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy termik santralleri ile bunlara bağlı kömür ocakları 1.1 milyar dolara “özelleştirildi”. Bu gelirlerin dış borçlara ve “havuzlara ” akıtıldığını bilmeyen yok. Halk bile artık “çalıyorlar ama...” diyor. Peki özelleştirme denince aklınıza sadece para mı geliyor? Size yaşanan gerçek bir hikayeyi anlatacağız:

Tarih: 8 aralık 2002

Azra Akın, 2002 Dünya Güzeli seçildi

Azra Akın’ın elbisesi Sümerbank basmasından dikilmişti. Ayrıca...

Londra’da yapılan yarışmada, Azra Akın‘ın final gecesinde giydiği, terzi Cemil İpekçi’nin diktiği Anadolu kültürünü yansıtan kırmızı basma elbise,

“En İyi Giysi” seçildi. İngilizler üzeri çiçekli basmaya hayran kaldı. Ve fakat bilmiyorlardı ki:

Türkiye’nin güzide kamu kuruluşlarından -66yıl ürettiği rengarenk basmalarla ülkeyi baştan başa süsleyen- Nazilli Sümerbank Basma Fabrikasının kapısına kilit vurulalı henüz 24 gün olmuştu.

Bu anlatılanların ışığında bu akşam ki konumuza NAZİLLİ BASMA FABRİKASI nın öyküsüyle giriyoruz. Çünkü Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası: ekonomik bağımsızlık olmadıkça, ulusal bağımsızlık olmaz ilkesiyle kuruldu ve devlet eliyle kurulan ilk basma fabrikasıdır.”

Karaçay’ın ardından yerel sanatçılardan Kazım Kaya, Atatürk’ün sevdiği türküleri seslendirdi.  

Editör: TE Bilişim