Şeyh Edebali Kültür ve Kongre Merkezinde gerçekleşen kutlamaya protokol üyeleri ve öğrenciler katıldı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başlayan program, günün anlam ve önemini belirten şiirleirn okunması ve  Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Öğetim Üyesi Selma Göktürk’ün “Milli Mücadelede Bir Dönüm Noktası:Bilecik” konulu konferansı ile devam etti.

Göktürk, Mustafa Kemal Atatürk’ün Bilecik’e gelişi ve dönemin İstanbul hükümeti ile olan ilk resmi görüşmesini yaptığı Bilecik Mülakatı’nın tarihini anlattığı sunumda şunları kaydetti:

“BİLECİK MÜLAKATI, ANKARA İLE İSTANBUL HÜKÜMETLERİ ARASINDAKİ İLK RESMİ GÖRÜŞMEDİR”

Atatürk’ün Bilecik’i ziyaretinin 97’nci yıl dönümünü kutluyoruz. Fakat bahsi geçen ziyaret, alelade bir yurt gezisi değil ve TBMM’nin 23 Nisan 1920’de açılmasından sonra İstanbul hükümeti ile Ankara hükümeti arasında yapılan ilk resmi görüşme olması hasebiyle önem arzetmekte.

Meclisin açılmasının ardından İstanbul hükümeti ile Ankara hükümeti arasında yapılan ilk resmi temas olan 5 öAralık 1920’de gerçekleştirilen Bilecik mülakatı, esas manada Sevr’in Ankara’ya kabul ettirilmesi çabasından başka bir şey değildir. 10 Ağustos 1920 tarihli Sevr ile Orta Doğu haritası adeta yeniden çizilerek bölge paylaşılmaktadır. İstanbul ve civarından oluşan küçük bir bölge ile Orta Anadolu’nun küçük bir kısmı Kastamonu kıyılarına kadar Türk’lere bırakılıyordu. Rumeli’deki boğazlar itilaf devletlerinin işgaline bırakılmakla birlikte boğazlar trafiğe açık olacak ve karma bir komisyon tarafından yönetilecekti. Doğu Anadolu’da Kürdistan ve Ermenistan kurulacak ve bunların sınırlarını Amerika çizecekti. Ermenistan 20 yıl Amerikan mandasında bulunacaktı.

“ŞURAYI SALTANAT, İDAM FERMANIMIZ SEVR’İ ONAYLAMIŞTIR”

Arabistan Osmanlı Devleti’nden ayrılarak müttefiklerin isteklerine terk edilecekti. Müttefikler tarafından daha önce işgal edilen yerler Fransa, İtalya ve İngiltere’de kalacaktı. Azınlıklar, Osmanlı Devleti’nde eşit haklara sahip olacak ve Meclis’te temsil edileceklerdi. Kapütülasyonlar yürürlükte kalacaktı. Devletlerin askeri ve maddi işleri kontrol edilecek sadece iç asayişi temin için kullanılmak üzere 50 bin kişilik askeri güç dışında devletin askeri gücü olmayacaktı. Böylesi ağır maddeler içeren ve esasen idam fermanımız olan Sevr’i Şurayı Saltanat 22 Temmuz 1920’de zayıf bir mevcudiyeti mafha tercih etme düşüncesiyle onaylamış, Büyük Millet Meclisi ise Sevr ortada bulundukça hiçbir itilaf hükümeti ile hiçbir sebep ve bahaneyle barış edemeyiz diyerek bu anlaşmaya karşı çıkmıştır.

“İTİLAF DEVLETLERİ SEVR’İ ANKARA HÜKÜMETİNE KABUL ETTİRMEYİ AMAÇLAMIŞLARDIR”

Bu tepkinin akabinde, İstanbul ile Ankara arasındaki gerginliğin daha da arttığını, Ankara’nın giderek güçlendiğini ve milli ruhun Anadolu sathına yayılmasının  hızlandığını belirtmek gerekir. Bu şartlar altında İtilaf Devletlerinin Ankara hükümeti ile İstanbul hükümeti arasındaki buzları eritme amacını taşımaya başladıklarını görmekteyiz. Bu amaca ulaşabildikleri takdirde de Sevr’in Ankara’ya kabul ettirilmesini sağlayarak hedeflerine ulaşmayı planlamış bulunmaktaydılar.

“GÖRÜŞME İÇİN EN UYGUN YER BİLECİK SEÇİLDİ”

Ahmet İzzet Paşa ile Salih Paşa’nın da olmaları şartıyla en kolay ve çabuk olarak Bilecik’te bir mülakatın mümkün olduğu söylenmiştir. Bu görüşmelerin özellikle gizli tutulması İstanbul’dan istenmişse de daha görüşme gerçekleşmeden İngilizler ile Fransızlar’ın konuyla ilgili ayyınlar yapmaları, telgraflar çekmeleri, Ankara’ya maddi anlamda yardımcı olan Sovyet Rusya’nın gönderdiği silah, cephane ve parayı durdurmasına yol açmıştır. Tüm bunların yaşandığı bir zaman diliminde Bilecik’te de bir görüşme gerçekleşecektir. Görüşme için neden Bilecik seçilmiştir? İstanbul ile Ankara arasında ulaşım ve haberleşme sağlanabilen yerlerden bir tanesidir Bilecik. Ayrıca Bursa ve çevresinin Yunan ordusu tarafından işgal edilmesinden sonra Batı Cephesi Kumandanlığı’nın yeni savunma cephesini Bilecik ve çevresinde kurulu olması ve bu muhitte güvenlik sıkıntısının bulunmaması da Bilecik’in seçilmesinde etkili rol oynamıştır. Yine bu süreçte, Mustafa Kemal Paşa’nın Batı Cephesi’nin yeni karargahı olan Bilecik mıntıkasına keşif gezisi yapacak olması da görüşme için Bilecik’in seçilmesine yol açan seplerden birisi.

Bilecik görüşmesi, itilaf güçlerinin sonrasındaki faaliyetlerini belirleyecek olması sebebiyle de önemli bir yere sahiptir. Eğer Ankara heyeti İstanbul ile anlaşarak Bilecik’ten ayrılırsa Sevr’in önü açılacak, mutabık kalınmadığı takdirde Yunan güçleri ileri harekata geçeceklerdi. Bu yüzden İstanbul basını görüşmenin öncesinde Mustafa Kemal Paşa’nın şahsında tüm Ankara’yı baskı altına almaya çalışmıştır. Bilecik’e gidecek İstanbul heyetine de Yunan güçlerinin sözümona başarılarının anlatılıp Mustafa Kemal Paşa ile beraberindekiler isyan etmeyi sürdürürlerse Yunanlı’ların ilerleyeceği ve İstanbul’un hatta tüm Anadolu’nun kaybedileceğinin iletilmesi istenerek gözdağı verilmeye çalışılmıştır. Aslında Bilecik görüşmesinden sonra yaşanacak gelişmelerin sorumlusu olarak Mustafa Kemal Paşa gösterilmeye çalışılmıştır.

“ZORLU BİR YOLCULUK GEÇİRİLDİ”

Bu telkinlerin ardından İstanbul heyeti İngilizlerin hazırladıkları özel bir trenle Haydarpaşa’dan yola çıkmıştır. Yola çıkan heyette Dahiliye Nazırı Ahmet İzzet Paşa, Bahriye Nazırı Salih Paşa, Ziraat ve Ticaret Nazırı Hüseyin Nazım Kadri, Bern Elçisi Cevat Bey, Hukuk Müşaviri Münir Bey, Rasathane Müdürü Fatin Efendi yer almıştır.

akat daha Sapanca yolunda araçlar çamura saplanınca Ahmet İzzet Paşa arkadaşlarını orada bırakıp bir süvariden aldığı atla Bilecik’e geçerken heyette bulunan diğer isimler bir öküz arabasıyla Geyve’ ye kadar gelebilmişler ve sonrasında da zor bir yolculukla Bilecik’e varabilmişlerdir. Aynı gün yani ayın 3’ünde Mustafa Kemal Paşa da beraberinde Çerkez Ethem, kardeşi Reşit Bey, 1. Dönem Karesi Mebusu Kazım Paşa, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Temsil Kurulu Bursa temsilcisi ve Gemlik doğumlu olan Saruhan Mebusu Mahmut Celal (Bayar) Bey, Antep mebusu Kılıç Ali Bey, Eyüp Sabri (Akgöl) Bey, Denizli mebusu Hakkı Behiç (Bayiç) Bey ve Diyarbakır milletvekili Hacı Şükrü (Altındağ) Bey ile özel bir trenle Eskişehir’e hareket etmiştir. 4 Aralık 1920’de tren Eskişehir’e varmış, İsmet Paşa Bilecik’te olduğu için doğrudan Bilecik İstasyonu’na gitme kararı alınmıştır. Ancak Eskişehir’de Mustafa Kemal Paşa henüz uyuyorken erken bir saatte tren durdurularak Çerkez Ethem’in kaçmasıyla İsmet Paşa Eskişehir’e çağrılmış, Kazım Paşa ve Çerkez Reşit Bey ise Çerkez Ethem’in yanına gitmek için Kütahya’ya doğru devam etmişlerdir. Akabinde Mustafa Kemal Paşa, İsmet (İnönü) Paşa, Celal (Bayar) Bey ve Bursa Milletvekili Muhittin Baba (Pars) Beyi alıp Bilecik’e geçmiştir.”

“SEVR, ANKARA TARAFINDAN BİR KEZ DAHA REDDEDİLDİ”

Tren Bilecik’e yaklaştı ve görüşme bir kulübede gerçekleştirilecek. Atatürk, “Evvela ben görüsüşür, size haber gönderirim. Gelirsiniz o vakit hep beraber konulşuruz” dedi. Atatürk trenden indi 20 dakika kadar konuştular ve haber gönderdi. İstanbul’da bir hükümeti kabul etmediğini belirten Mustafa Kemal Paşa, eğer bu mevkileri temsilen geldilerse görüşmenin mümkün olmadığını ifade etmişti. Bunun üzerine İstanbul heyeti mevki ve makam iddialarından vazgeçmiş ve Bilecik Mülakatı başlamıştır. Anakara hükümetinin Sevr’i katiyen kabul etmemesi ile Bilecik görüşmesi sona ermişti. İtilaf Devletlerininarzu ettiği şey gerçekleşmemiş ve Sevr Ankara tarafından bir kez daha reddedilmiştir.

“SEVR’İN REDDEDİLMESİYLE İŞGALLER BAŞLADI”

Sevr’in reddedilmesiyle Yunan güçlerinin ilerlemesi başlamıştır. Yunan ordusu Bilecik’i alarak Eskişehir’e ulaşmayı ve demiryolu hattını tamamen ele geçirip savaşı bitirmeyi ve Sevr’in yürürlüğü konulmasını sağlamayı planlamıştır. Bu doğrultuda Bilecik ilk kez 6-9 Ocak 1921 tarihinde işgal edilmiştir. Yani Bilecik görüşmesinden yaklaşık 1 ay sonra, 8 Ocak akşamı Yunan askeri Bilecik-Karaköy-Muratdere hattına gelmiştir. Bu süreç İnönü Muharebeleri Bozüyük’e 10 kilometre mesafede bulunan İnönü mevzilerinde gerçekleşmiş ve bu savaşta Bilecik halkının gösterdiği çabalar ile Türk ordusu Yunanlılara karşı başarı kazanmıştır. Ayrıca Eskişehir-Kütahya Savaşı Sakarya Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz da Bilecik ve çevresini içeren bu coğrafyada gerçekleşmiştir. Bu süreçte Bilecik ve çevresi üç kez işgale uğramış, hem Yunan ordusunun hem de bölgedeki Rum ve Ermeni çetelerinin zulmüne uğrayan Bilecik, 6 Eylül 1922’de Yunan işgalinden kurtarılabilmiştir.

“İSTİKLAL MÜCADELESİNDE BİLECİK HALKININ ÖNEMİ BÜYÜKTÜR”

Bu mücadelede Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin Anadolu’nun her yerinde olduğu gibi Bilecik’te de önemli rol oynadığını söylemek gerekir. 6 Eylül 1922’de Bilecik kurtarıldığı zaman eski Bilecik’ten geriye fazla bir şeyin kalmadığını söyleyebiliriz. Yangın ve tahribattan kurtarılabilen yerler sadece Yukarı Mahalle’de birkaç ev ve Tabakhane Mahallesidir. Toplamda bin 956 ev, 331 dükkan, hükümet konağı, bütün fabrikalar, camiler ve türbeler tamamen yanmıştır. İşgal sırasında Yunanlılar tarafından eskir alınan Bilecikliler de olmuştur ki bunlardan bir kısmı Atina’ya götürülmüşlerdir. Yine halkın elindeki tüm gıda malzemelerine zorla el konulmuş, hem iaşelerini bunlardan sağlamışlar, kullanmadıklarını da çamur ve kül içine atarak veya içlerine pislik karıştırarak tüketilemez hale getirmişlerdir. Hiçbir hayvan canlı bırakılmamıştır, halkın parası gasp edilmiştir. 6 Eylül 1922 yılında bu topraklarda bağımsız olarak yaşammızı sağlayan Gazi Mustafa kemal Atatürk’e inan Bilecik halkının büyük destekleriyle var olmanın bir başarı olarak tarihe geçmiştir.”

Çetinkaya’nın sunumunun ardından program, 2. Jandarma Eğitim Tugay Komutanlığı Bando Takımının günü anlam ve önemine ilişkin konser sunumu ile sona erdi.

Editör: TE Bilişim