Bilecik Barosu Başkanı Avukat Halime Aynur, ülke gündemine damga vuran tutuklanan gazeteciler hakkında basın açıklaması yaptı.

Bilecik Barosu Başkanı Halime Aynur; Adana, Amasya, Ankara, Antalya, Ardahan, Artvin, Aydın, Balıkesir, Bartın, Bingöl, Bolu, Burdur, Bursa, Çanakkale, Denizli, Diyarbakır, Düzce, Edirne, Eskişehir, Gaziantep, Giresun, Hakkari, Hatay, İstanbul, İzmir, Kars, Kastamonu, Kayseri, Kırklareli, Kırıkkale, Kocaeli, Manisa, Mardin, Mersin, Muğla,Niğde, Ordu, Sinop, Şanlıurfa, Şırnak, Tekirdağ, Tokat, Trabzon, Tunceli, Van ve Yalova Barosu Başkanları ile ortak yazılı basın açıklaması yaptı.

Aynur, yaptığı basın açıklamasında gazeteciler Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu ve Hülya Kılınç’ın tutuklanması, Murat Ağırel, Ferhat Çelik, Aydın Keser’in tutuklama istemiyle mahkemeye sevk edilmesi ve ODATV haber sitesine erişimin engellenmesini  ifade özgürlüğüne açık bir baskı ve gözdağı olarak değerlendirdi.

Baro Başkanı Avukat Halime Aynur’un tutuklanan gazetecilere ilişkin yaptığı basın açıklaması şu şekilde;

“Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve Odatv Haber Müdürü Barış Terkoğlu ile gazeteci Hülya Kılınç, bir MİT görevlisinin Libya’da şehit olmasını haberleştirmeleri nedeniyle tutuklandılar.

Tutuklama kararının ardından Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun 05/03/2020 tarihli kararı ile ODATV.COM haber internet sitesine idari tedbir mahiyetinde erişim engeli getirildi.

Aynı haber sebebiyle Oda TV Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan da tutuklandı.

Aynı gün Yeniçağ Yazarı Murat Ağırel, Yeni Yaşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ferhat Çelik, Yazı İşleri Müdürü Aydın Keser de tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi.

Sayısız defa belirttiğimiz üzere, hiç kimse suç işleme özgürlüğü içinde değildir. Ancak hukukun üstünlüğüne uygun olmayan, siyasi hesaplaşma tarzı yöntemlerle soruşturma yapıldığı algısı doğuran ve kaygıları güçlendiren her soruşturma hak ihlali yaratır.

“İfade özgürlüğü belli konularda devletin güvenlik ihtiyacının önüne geçer

Kuvvetler ayrılığının yok edildiği, tarafsız ve bağımsız yargı yerine, yargının yürütme emrinde bir araç halini aldığı algısı herkesi rahatsız etmektedir. İfade özgürlüğünü, günlük siyasi çıkar ve sonuçlara bağlayan, ayrımcı ve ayrıştırıcı bir dile kurban eden bir dönemden geçiyoruz.

Bir ülkede demokrasinin egemen olduğunu gösteren en önemli verilerden biri bireylerin kendini özgürce ifade edebiliyor olmasıdır.

Kamuoyunu ilgilendiren, halkın öğrenme ve tartışma hakkı bulunan hallerde, devletin güvenlik ihtiyacı ile halkın bilme hakkı ve gazetecilerin ifade özgürlüğü çatıştığında, ifade özgürlüğü belli konularda devletin güvenlik ihtiyacının önüne geçer.

Yargı ve Yürütme makamları Anayasa ve insan hakları hukukuna açıkça aykırı karar veremezler. Hak ve özgürlüklerden yoksun bırakılan gerçek ve tüzel kişilerin, eşitliğe aykırı uygulamalarla karşı karşıya kaldıkları bir ortamda; tam tersi olarak, bulunduğu sıfat ve ekonomik varlık sebebiyle devletin tüm olanaklarından sınırsızca yararlanan ve de hukuk kurallarının kendisine işlemediği bir avuç yurttaşın varlığı ya da böyle bir algıya yol açılması, sahip olduğumuz anayasal değerlere terstir.

“Basın hürdür ve sansür edilemez”

Anayasamıza göre basın hürdür ve sansür edilemez. Yargıya, adalete, ülkenin temellerine ve geleceğine yönelmiş en büyük tehlike keyfiliktir. Ülkemizde iktidar erkiyle yargı erki iç içe geçmiş bir görüntü vermektedir. Bu görüntüden bir an önce uzaklaşılması aynı zamanda bir milli beka sorunudur.

Gazeteciliğin suç olmadığını bildirir; keyfi, anayasaya, hukuka ve demokratik toplum gereklerine aykırı uygulamaların son bulmasını beklediğimizi kamuoyu ile paylaşırız.”

Editör: TE Bilişim