Yol-İş Sendikası üyesi işçiler Bilecik’e gelerek yarı çıplak yürüyüş yapıp hükümeti protesto ederek tepkilerini ortaya koydular.

İlk olarak Şehitler Parkı önünde toplanan işçiler, soyunarak boyunlarına zincir geçirdiler. İşçiler burada slogan atarak, ‘biz soyunmaktan utanmıyoruz asıl bizi soyanlar utansın’ dediler.


Şehitler Parkı önünden yürüyüşe başlayarak Cumhuriyet Meydanı’na gelen sendika üyeleri, boyunlarına astıkları harflerle, İngilizce olarak ‘ENOUGH GIVE ME MY STAFF’ (Yeter, Bana kadromu ver) yazdılar. Protestocular, Amerikan vatandaşı olduğunu ve anadilinin İngilizce olduğunu öne sürdükleri Maliye Bakanı’na nu şekilde göndermede bulundular.

Yol İş Sendikası işçileri adına burada zehir zemberek basın açıklaması yapan Yol-İş Bursa 1 Nolu Şube Başkanı Muharrem Yıldız, kadro haklarının Yargıtay tarafından kendilerine iade edildiğini belirterek, ancak devletin yargının bu kararını tanımadığını belirtti.



AK Parti hükümeti tarafından 10 yıldır hızla yaygınlaştırılan teşaron yasasını reddettiklerini belirten Muharrem Yıldız, bugüne kadar tüm eylemlerini, hak aramalarını demokratik zeminlerde yaptıklarını, ancak bunun asla uysal koyun oldukları anlamına gelmediğini vurguladı.

Muharrem Yıldız, “Bak Tayyip, Yargıtay'ca onaylanan bu kadroları bize geri ver. Eğer vermezsen, biz bugüne kadar yaptığımız bu demokratik eylemlerden vazgeçip, gayri meşru, demokratik olmayan eylemleri de yapmayı biliriz. 30 Mart'ta Türkiye'nin dört bir yanında sandıkta sizi cayır cayır yakmak boynumuzun borcudur” dedi.


Yıldız, açıklamasında şu görüşlere yer verdi: “Kabul ettiğimiz tek şey taşeron çalışmanın tamamının yasaklanmasıdır. Çünkü yapılacak olan düzenleme bizi orta çağ zihniyetine köle düzenine çevirecektir. Taşeron yasası denilen yasanın tümüne başından sonuna kadar karşıyız. Bunu böyle bilsinler. T.C.’nin bir diğer yalancı Bakanı hangi uyruğun mümessili olduğu hangi devletin kimliğini taşıdığı belli olmayan Maliye Bakanı bu halk Türkiye’de 9000 kişinin Türkiye mahkemelerinin verdiği kararları uygulamayan, karayolları devletin kamu işçisidir diye Yargıtay’ın verdiği kararı uygulamayan Maliye Bakanı’na seslenmek istiyorum. ‘İş, ekmek, yoksa barış ta yok’ dedi. Ey Maliye Bakanı, ey ona hizmet eden Maliye bürokratları anladığınız dilden size seslendik. Yargıtay’ın onayladığı kadrolarımızı ver diye anlamadınız. Anlarsınız diye o Maliye Bakanı’na kendi ana dili olan İngilizce ile yazdık yeter kadromuzu ver anlamında. Biz çalışanlar olarak amacımız asla huzuru bozmak, çalışma barışını bozmak, vatandaşımızın sükun ve huzurunu bozmak değil. Ancak bunun yanında da bizi uysal koyun zannetmeyin. Buradan Tayyip Erdoğan’a seslenmek istiyorum. Aylardır paralel devlet diyorsun bak Tayyip şunu iyi bil biz paralel devlete de, yuvarlak devlete de, dikdörtgen devlete de karşıyız.



Ancak senin faşist, diktatör, paralel devletine de karşıyız. Sen paralel devletin başını arıyorsan emrindeki Bakanlar Kuruluna bakacaksın. Paralel devletin senden sonraki başı Çalışma Bakanı’dır. Türkiye’yi getirdiği noktaya bakacaksın, 1.5 milyon köle, özelleşen işyerlerinde toplu sözleşme yapmayan işverenler, organize sanayi bölgelerinde işverenler kendi aralarında kurduğu fonlarla işçiyi sömürmek, sendika hakkı vermemek için onları sömüren işverenler var. Senin paralel devletinin başı Faruk’tur. Bunu bil paralel devleti dışarıda arama baş adamın Faruk’tur önce bunları bir hizaya getir. Paralel devlet dediğin kuruluşun diğeri de Maliye Bakanıdır. Bu ülkede 10 yıldır hakkını sömürdüğünüz taşeron işçiler, emekçiler, köylüler şunu duy Tayyip 30 Mart’ta bu sömürdüğün bu yaktığın insalar seni sandıkta cayır cayır yakacak bundan da haberin olsun. Paralel devletin başı da sensin. Hiçbir demokrasi dışı yönetim biçiminden yana değiliz. Senin de paralel oluşturmaya çalıştığın devletindende yana değiliz. Biz hukuğa saygılı, evrensel, insan haklarına saygılı demokratik Türkiye Cumhuriyetinden yanayız. Bu arkadaşlar 10 yıl öncede böyleydi şimdide böyle durumlarında hiçbir düzelme yok. Boğaz tokluğuna çalışıyor işçiler. Sen 10 yıl önce tamponu telle bağlanmış arabayla geziyordun. Bugün milyon dolarlık villarda oturuyorsun. Kabinenin milletvekillerinin varlıklarını artık hiçkimse hesap edemiyor.





Bu gördüğün insanlar akşam evlerine sofrasına çoluğuna çocuğuna tarana çorbasından başka birşeyi verememenin ezikliğini yaşıyor. Sabahleyin okula gidecek çocuğun cebine simit parası koyacak harçlığı bulup verememenin ezikliğini yaşıyor. Senin çocukların gibi gemicik peşinde değil, senin çocukların gibi, senin bakanların gibi ayakkabı kutularında bizim alın terimiz olan vergileri yolmaya uğraşmıyor. Bu insanlar Yargıtay tarafından kazandıkları haklarını istiyorlar. Biz bugüne kadar demokratik tavırlardan yana tüm iyi niyetimizi sergiledik. Dün Yatağan’dan yola çıkan işçileri Ankara’ya sokmayabilir. Ama Ankara’dakiler son uyarıyı yapacak. Bizi meşru olmayan eylemlere itme. Biz onunda nasıl yapılacağını, senden de, tarikatında da, cemaatinden de iyi biliriz. Eğer bu hukuğu, çalışma barışını bozacaksan bunu sen bozacaksın. Biz bozmamak için elimizden gelen gayreti göstereceğiz. Ama bizi bozmaya itersende bunun hesabını en ağır şekilde sana ödeteceğiz. Biz Yol-İş Sendikası olarak buna ant içtik. Son birkez daha sesleniyorum. 30 Mart’ta seni cayır cayır yakmak sandıkta bizim boynumuzun borcudur. Bugünkü basın açılamamıza katılan tüm partilere, tüm vatandaşlarımıza, tüm arkadaşlarıma Türkiye Yol-İş Sendikası olarak teşekkür ediyorum.”



İşçilerin eylemine Cumhuriyet Halk Partisi Bilecik İl örgütü  ve Belediye Başkan adayı Sungur Turan ile, MHP il örgütü ile Belediye Başkan adayı Hüseyin Şensoy da destek verdi.



Editör: TE Bilişim